Doğum Sonrası (Postpartum) Depresyon

Çocuk sahibi olmaya karar vermek ya da bir çocuğunuz olacağını öğrenmek yeni ve uzun soluklu bir deneyim olmakla birlikte beraberinde duygusal, ekonomik, fiziksel, sosyal birçok yükü de beraberinde getirmektedir. Toplumda yer alan genel algı ve inanış ile birlikte birçok kadın gebelik ve doğum sonrasında mutlu olmaları gerektiğine dair bir inanç geliştirebilmektedirler. Bu inanç sisteminden hareketle çökkün hissetmekten ve mutsuzluk duymaktan oldukça fazla suçluluk duyan kadınlar belirtileri saklarlar. Dolayısıyla doğum sonrası depresyon çoğu zaman gözden kaçırılan bir olgudur. Doğum sonrası depresyon en genel tanımıyla

  • kadının ailesine karşı sevgisizlik duyması
  • bebeğine karşı olumsuz duygular hissetmesi,
  • depresif duygu durum belirtiler göstermesi,
  • iştah değişikliği,
  • çocuğun bakımında güçlük yaşama
  • yoğun bir suçluluk hissi
  • çaresiz hissetme
  • kendine güven azlığı
  • konsantrasyon güçlüğü
  • intihar düşünceleri
  • bebeklerinin ihtiyaçlarını yeterince gideremediklerine dair suçluluk ve endişeli olma halidir.

Yeni doğum yapmış kadınların %10- 15 oranında doğum sonrası depresyon yaşadıkları bilinmektedir. Doğum sonrası depresyon doğumdan hemen sonra ortaya çıktığı gibi bazı durumlarda ise doğumdan bir yıl sonrada kendini gösterebilir.

Bazı risk faktörlerinin doğum sonrası depresyon yaşama durumu tetiklediği bilinmektedir.

  • beklenmedik ve ani kayıplar
  • eşin ya da kendisinin işsiz oluşu
  • maddi sorunlar
  • sosyal destek eksikliği
  • evlilik problemleri
  • yüksek riskli gebelik yaşanması
  • daha önce düşük ve kayıpla sonlanan gebelik
  • bebeğin bakımıyla ilgili mitler
  • istenmeyen gebelik

Bazı annelerin içgüdüden ziyade dürtüyle anneliyi deneyimliyor olmaları ve bu deneyimden keyif ve haz almaları nedendir bilinmez tüm annelerin ortak yaşaması gereken bir olgu gibi kanıksanmaktadır. Kimilerinin istekle ve haz alarak yaşadığı bu durum adeta tüm kadınlığın doğası olarak kabul edilmektedir. Anneliği aynı hazda ve keyifte yaşamayan kadınlar kendilerini eksik, kusurlu, yetersiz ve kötü anne olarak görürler.  Annelik ile ilgili duygularını, düşüncelerini çoğu zaman yargılanmaktan korktukları için çevreleriyle paylaşmaz ve uzman desteğine başvurmada noktasında adım atmaktan çekinirler.

Doğum sonrasında depresyonun tedavisinde öncelikle ilaçsız yöntemler tercih edilir. Psikoterapi bu sorunun üstesinden gelinmesinde oldukça önemli bir role sahiptir. Annenin yaşadığı depresif hal güncel ve geçmiş stres yüklü yaşam olayları ile ilgili olduğundan bunların çözümlenmesi ve annenin mevcut durumla baş etme becerilerini kazanması açısından oldukça önemlidir.

Kadının annelik sistemi içinde kadınlık ve birey kimliği de beslemesi, duygusal, psikolojik, fizyolojik ve bedensel ihtiyaçlarını ötelememesi, çocuk bakımı ile ilgili destek alması, partneriyle iş bölümü yapması bu süreci daha rahat atlamasına fayda sağlayacaktır.