Depresyon

‘’Galiba depresyondayım’’ , ‘’Canım hiçbir şey yapmak istemiyor, depresyona girdim’’ gibi yakınmaları zaman zaman duyuyoruz. Belki siz belki de iş arkadaşınız, eşiniz, ailenizdeki bireyler işler her yolunda gitmediğinde bu cümleleri kuruyor. Gelin depresyon nedir ne değildir birlikte bakalım.

Öncelikle depresyon kişinin insiyatifinde olan bir girme- çıkma durumu değildir. ‘’Galiba depresyona giriyorum, girdim’’  gibi ifadeler sanki yaşanan duygu durumunun yönetimi kişinin kendi elindeymiş gibi bir algı yaratabilmektedir.

Depresyon/ Çökkünlük en genel tanımıyla;  çökkün duygu durum, normal etkinliklere(iş, okul, aile)  karşı belirgin bir biçimde azalmış ilgi, zevk alamama, iştah kaybı veya artması, uykusuzluk veya aşırı uyuma, günlük yaşam işlevlerde yavaşlama, normalden daha yavaş düşünme, daha yavaş konuşma ve daha yavaş hareket etme veya ajitasyon ( huzursuzluktan dolayı yerinde duramama) , yorgunluk, bitkinlik, enerji kaybı, değersizlik veya aşırı ya da işlevsel olmayan suçluluk duyguları, düşünme, konsantre olma yeteneğinde azalma veya kararsızlık, tekrarlayan ölüm düşünceleri, intihar girişimi ya da planı.  Bahsi geçen unsurlardan en az beş tanesinin iki hafta süreyle mevcut olması kişinin destek alması gerektiğine bir işarettir.

Yapılan çalışmaların sonuçlarına baktığımızda depresyon oldukça sık rastlanan bir duygu durum bozukluğudur. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre depresyonun yaygınlığının yetişkin nüfusta %5 civarında olup, bu oran dünyada yaklaşık 350 milyon kişiye denktir. Erkeklerde yaşam boyu depresyon  riski % 10 (her 10 erkekten biri), kadınlarda ise % 20-25 (her 4-5 kadından biri).  Kadınların erkeklere oranla daha fazla risk taşıyor olmasının birçok sebebi olmakla birlikte bu cinsiyet farklılığını ortaya çıkaran sebeplerden birinin kadınların kötü hissettiklerinde, baş etme mekanizmalarının işe yaramadıklarını fark ettikleri zaman  tedavi arayışına erkeklerden daha çok başvurduğu bilinmektedir. Depresyon tedavisinde psikoterapi sıklıkla kullanılmakta olup orta ve şiddetli depresyon için ilaç ve terapi birlikte yürütülen süreçlerdir.

Depresyon tedavisinde Bilişsel Davranışçı Terapi ekolü oldukça sık kullanılır. Bu ekole göre depresyon yaşayan kişilerin düşünce yapısı “bilişsel üçlü” tarafından yönlendirilir; 1.Kişinin kendine yönelttiği olumsuz düşünceler (beceriksizim, başarısızım) 2. Dünya ile ilgili olumsuz inançlar (dışarıyı düşmanca ve engellerle dolu bir yer olarak görme) 3. Geleceğe dair olumsuz inançlar (başarısız olacağım, mutsuz olacağım) bu üçlüyü oluşturmaktadır. Bu bilişsel çarpıtmaların sebebi kişinin erken dönemde oluşan bilinç dışı şemalarıdır. Depresyonda olan  kişinin bu erken dönem şemaları(değersizlik- yetersizlik gibi) aktif hale gelir. Depresyonla birlikte aktif hale gelen şemalar kişinin doğru düşünmesine, karar vermesine ve ilişkilerini yürütmesine engel olmaktadır. Hafif düzey depresyonda psikoterapi desteği sağlanırken orta ve yüksek düzey depresyonda ilaç ve terapi desteği birlikte yürütülmelidir.